CHP'den Sansür İddiası! Bursa Mitingi Afişleri Neden Engellendi?
Gündem

CHP'den Sansür İddiası! Bursa Mitingi Afişleri Neden Engellendi?


21 May 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 22 May 2025

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 25 Mayıs'ta Genel Başkan Özgür Özel'in katılımıyla Bursa'da yapılması planlanan büyük halk buluşmasının afişlerinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından engellendiğini açıkladı. Sarıbal, bu durumu "Saray'ın sansür kurulu gibi davranmak" olarak nitelendirerek, iktidarın siyasal tetikçiliğini yapmakla suçladı. Bu olay, siyasi arenada büyük yankı uyandırdı ve CHP'den sert tepkilere neden oldu.

Afiş Engellemesi ve Tepkiler

Orhan Sarıbal, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "25 Mayıs’ta Genel Başkanımız Özgür Özel’in katılımıyla Bursa’da yapacağımız büyük halk buluşmasının öncesinde İl Başkanlığımızın duyuru afişleri, TMSF tarafından engellendi. TMSF, Saray’ın sansür kurulu gibi davranarak, iktidarın siyasal tetikçiliğini üstlenmiştir. Bu doğrudan siyasi operasyondur. Hodri meydan! Ferman padişahınsa, sokaklar bizimdir! 25 Mayıs’ta korktukları o meydanda; yüzbinlerle buluşacağız. Bu memleket de söz de bizim, sokak da gelecek de bizim!" ifadelerini kullandı. Bu sözler, CHP'nin olaya verdiği önemi ve kararlılığını açıkça gösteriyor.

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş da konuya ilişkin bir açıklama yaparak, "Bursa'da yüzbinlerle buluşmamızı engelleyemeyeceksiniz! 25 Mayıs Pazar günü Bursa’da, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in katılımıyla gerçekleştireceğimiz büyük halk buluşması öncesinde, kent genelindeki bilboardlarda mitingimize dair duyuru görsellerimizin yer alması için ücretini ödememiz kaydıyla ilgili başvurumuzu gerçekleştirdik. Ancak ne yazık ki, bu demokratik ve yasal başvurumuz, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından reddedildi." dedi. Yeşiltaş, bu kararın sadece CHP'ye değil, aynı zamanda halkın haber alma hakkına ve demokratik katılım özgürlüğüne de bir müdahale olduğunu vurguladı.

Yeşiltaş, açıklamasına şöyle devam etti: "Her fırsatta halkla buluşan, meydanlarda görüşlerini dile eden bir partinin, anayasal haklar çerçevesinde gerçekleştirmek istediği bir mitingin duyurulmasının engellenmesi kabul edilemez. TMSF’nin bu kararı, kamu kaynaklarının tarafsız ve adil kullanılmadığını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tür engellemelere boyun eğmeyecek, halkla buluşmaktan, halkın sesi olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Mitingimize büyük katılımı engelleyemeyeceksiniz. 25 Mayıs Pazar günü Bursa’da yüzbinlerle birlikte gerçekleştireceğimiz mitingimizde demokrasiye sahip çıkma irademizi göstereceğiz ve birlikte daha aydınlık bir Türkiye için sesimizi yükselteceğiz."

TMSF'nin Açıklaması Bekleniyor

CHP'nin bu sert suçlamalarının ardından, gözler TMSF'nin yapacağı açıklamaya çevrildi. TMSF'nin afişlerin neden engellendiğine dair bir açıklama yapması bekleniyor. Bu açıklama, olayın seyrini değiştirebilir ve siyasi tansiyonu daha da yükseltebilir.

Bu tür olaylar, Türkiye'deki siyasi kutuplaşmanın ne kadar derin olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Seçimler yaklaşırken, siyasi partiler arasındaki rekabetin daha da artması bekleniyor. Bu süreçte, ifade özgürlüğünün ve demokratik hakların korunması büyük önem taşıyor.

Olayın ardından sosyal medyada da büyük bir tartışma başladı. Birçok kişi, CHP'ye destek verirken, bazıları ise TMSF'nin kararını savunuyor. Bu durum, toplumun farklı kesimlerinin siyasi olaylara nasıl farklı açılardan yaklaştığını gösteriyor.

CHP'nin Bursa'da yapacağı mitingin, tüm bu yaşananların ardından daha da büyük bir önem kazandığı söylenebilir. Mitingin, CHP'nin gücünü göstermesi ve halkın desteğini arkasına alması açısından kritik bir fırsat olduğu düşünülüyor.

Sonuç

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'ın açıklamalarıyla gündeme gelen afiş engelleme olayı, Türkiye'deki siyasi atmosferi bir kez daha gerdi. TMSF'nin bu kararı almasındaki gerekçeler ve olayın siyasi sonuçları önümüzdeki günlerde daha net anlaşılacaktır. Ancak şu an için, bu durumun CHP ve iktidar arasındaki gerilimi daha da artırdığı ve yaklaşan seçimler öncesinde siyasi rekabeti kızıştırdığı söylenebilir. Bu olay, aynı zamanda Türkiye'deki ifade özgürlüğü ve demokratik haklar konusundaki tartışmaları da yeniden alevlendirdi.