İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimi, son dönemde aldığı kararlarla sık sık gündeme gelmeye devam ediyor. Özellikle personel politikalarıyla ilgili ortaya atılan iddialar, kamuoyunda büyük yankı uyandırıyor. CHP'li İBB yönetiminin 2019 yılından bu yana 23 bin çalışanı işinden ettiği ve aynı dönemde personel sayısını rekor seviyede artırdığı öne sürülüyor.

İBB'de Personel Sayısı Alarm Veriyor

İddialara göre, 2019 yılında yaklaşık 78 bin kişi olan İBB'deki çalışan sayısı, kısa sürede 105 bine ulaştı. Bu durum, İBB'nin personel giderlerinde ciddi bir artışa neden olurken, bazı kesimler bu artışın siyasi amaçlı yapıldığını savunuyor. Özellikle İETT'deki personel sayısındaki artış dikkat çekiyor. Sadece İETT'de personel sayısı 1 yılda yüzde 41 oranında yükseldi. Bu durum, kurumun mali yapısı üzerinde baskı oluştururken, hizmet kalitesiyle ilgili endişeleri de beraberinde getiriyor.

İşten Çıkarmalar ve Yeni Alımlar Arasındaki Çelişki

İBB yönetiminin bir yandan binlerce kişiyi işten çıkarırken, diğer yandan personel sayısını artırması, kamuoyunda büyük bir çelişki olarak değerlendiriliyor. İşten çıkarılan personelin yerine, daha yüksek maaşlarla yeni kişilerin alındığı iddiaları, tartışmaları daha da alevlendiriyor. Bu durum, İBB'nin kaynaklarının verimli kullanılıp kullanılmadığı sorusunu gündeme getirirken, belediye yönetiminin şeffaflık ilkesine ne kadar bağlı kaldığı da merak konusu oluyor.

İddialara İBB'den Yanıt Bekleniyor

İBB yönetiminin bu iddialara nasıl bir yanıt vereceği merakla bekleniyor. Kamuoyunun beklentisi, İBB'nin şeffaf bir şekilde açıklama yaparak, personel politikalarındaki değişikliklerin nedenlerini detaylı bir şekilde anlatmasıdır. Aksi takdirde, İBB'nin itibarı zedelenmeye devam edecek ve kamuoyundaki güvensizlik artacaktır. Bu durumun, İBB'nin gelecekteki projeleri ve hizmetleri üzerinde olumsuz etkileri olabileceği unutulmamalıdır.

İBB'deki bu gelişmeler, yerel yönetimlerin şeffaflığı ve hesap verebilirliği konusunu bir kez daha gündeme getiriyor. Kamuoyunun beklentisi, belediyelerin kaynaklarını etkin ve verimli bir şekilde kullanarak, vatandaşlara en iyi hizmeti sunmasıdır. Aksi takdirde, yerel yönetimlere olan güven azalacak ve demokratik süreçler zarar görecektir.