
Dostluk Bitti Mi? Kırıldığımız Yerden Uzaklaşıyoruz! Şok İtiraf
Hayat bazen beklenmedik sürprizlerle doludur. Özellikle de en yakınlarımızdan gelen darbeler, onarılması güç yaralar açabilir. Bu yazıda, içimi acıtan bir hayal kırıklığını ve dostluk kavramının benim için ne ifade ettiğini anlatmak istiyorum.
Sessizliğin Ardındaki Feryat
Bazı insanlar sessizlikleriyle konuşur, bazı durumlar vardır ki söylemediğin bir söz, söylediklerinden daha çok kırar. Benim için de böyle bir durum söz konusu oldu. Yıllardır dost bildiğim, acılarımı ve sevinçlerimi paylaştığım bir insan, beni derinden yaraladı.
Olay şu şekilde gelişti: Ne zaman dara düşsem, gözümün aradığı, yanımda olacağına inandığım dostum, yıllarca beni yoran, yıpratan, hatta iftiralarıyla hayatımda onarılması zor izler bırakan biriyle yan yana geldi. Üstelik samimi bir şekilde, gülerek, omuz omuza… İlk başta "belki bir tesadüftür" diye düşündüm. İkinci kez karşılaştığımda "belki kısa bir selamdır" dedim. Ama üçüncü, dördüncü, hatta birlikte çekilmiş fotoğraflar sosyal medyada paylaşılınca, suskunluk yerini boğazda düğümlenen kelimelere bıraktı.
Düşünün… Size düşmanlık etmiş biriyle, sizin en yakınınız birlikte kahkaha atıyor. Size çamur atan biriyle, sizin yanınızda duran biri yan yana gülüyor. Ne acı… Ne garip…
Dostluk Nedir? Aynı Safta Durabilmek Mi?
Kimi insanlar bunu "ben kimseye düşman değilim" diye açıklar. Ne kadar naif, değil mi? Oysa dostluk, sadece yan yana durmak değil; aynı safta durabilmektir. Gerekirse sessizce ama kararlı bir duruşla, "Benim dostuma düşmanlık eden, bana da mesafelidir" diyebilmektir. Dost, hem varlığıyla güç verir, hem de yokluğuyla safını belli eder. Ve her şeyden öte, insan haklı olanın yanında durmayı bilmelidir.
Bu sadece bir dostluk meselesi değil; karakter meselesidir. Haklıyı yalnız bırakmak, haksızın tarafında olmasan da haksızlığa ortak olmak demektir. Bazen hiçbir şey söylememek bile, yanlışın yanında susarak durmak anlamına gelir.
Bugün ne yazık ki birçok insan, haset ettiği için düşman olan kişilere, sırf "aman bana dokunmasın" korkusuyla yanaşıyor. Onunla yakın olup kendi konforunu korumaya çalışıyor. Hatta tevazu içinde işine gücüne odaklanmış düzgün, sessiz insanların bile bir noktadan sonra bu karaktersizliğe bürünmeye başladığını görüyoruz. Sanki ayakta kalmak için ya kötüleşmek ya da görünmez olmak zorundalarmış gibi.
Adalet ve Umut Nerede?
Oysa unutulmaması gereken çok net bir hakikat var: İyi insanlar da kötü olursa, onları hiç kimse durduramaz. Çünkü bir iyi, adaletli kalabildiği sürece güçlüdür. Ama o da kırılır, o da küser, o da "madem öyle" derse… İşte o zaman ne adalet kalır, ne umut.
Dostluklar sadece paylaşılan güzel anlarla kurulmaz. Kimi zaman bir dost, sizin savaşınıza omuz vermemiştir belki ama düşmanınızla da kahve içmemiştir. İşte asıl dostluk budur. Saygının, sadakatin sessiz ama onurlu hali…
Bu yazıyı okuyan bazıları bana kırılmış olabilir. Belki "kimse için kimseyle düşman olmayacağım" diyenler vardır. Saygı duyarım. Ama şunu da bilsinler: Dostuna yapılan en büyük saygısızlık, onun kalbini kıranlarla kurduğun samimiyette gizlidir.
Unutma dostum… Bazen düşmanınla oturduğun masada, seninle birlikte kalkıp giden bir dostunu daha kaybedersin. Ben son 6 ayda çok masadan sessizce kalkıp gittim.
Sonuç olarak, bu yaşadığım olay bana dostluğun ne kadar değerli ve aynı zamanda ne kadar kırılgan bir bağ olduğunu bir kez daha hatırlattı. Kırıldığım yerden uzaklaşarak, kendi değerlerime sahip çıkarak yoluma devam edeceğim. Belki bu bir veda, belki de yeni başlangıçların habercisi...