Saraçhane'de yaşanan protestoları takip eden yedi gazeteci hakkında, "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçlamasıyla dava açılması, basın özgürlüğü açısından endişe verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Gözaltı ve tahliye süreçlerinin ardından gelen bu dava, gazetecilerin görevlerini yapmalarını engellemeye yönelik bir girişim olarak yorumlanıyor.
Gazetecilere Yönelik Suçlama Ne?
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından başlayan eylemleri takip eden gazeteciler, 24 Mart sabahı gözaltına alınmış ve 25 Mart'ta "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçundan tutuklanmıştı. Bu suçlama, gazetecilerin haber yapma özgürlüğünü kısıtlayıcı bir nitelik taşıyor. Yapılan itirazlar sonucunda foto-muhabirleri Kurtuluş Arı, Gökhan Kam, Bülent Kılıç, AFP Foto Muhabiri Yasin Akgül, Now TV muhabiri Ali Onur Tosun, gazeteci Zeynep Kuray ve Hayri Tunç'un 27 Mart'ta tahliye edilmelerine karar verilmişti.
Savcılık İddianamesinde Neler Var?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, gazetecilerin "gazetecilik ve foto muhabirliği faaliyeti kapsamında olay yerinde bulunduklarını beyan ettikleri ancak yapılan dosya tetkikinde şüphelilerin beyanlarını doğrulayacak nitelikte olay yerinde gazetecilik faaliyetini ifa ettiklerine dair kollukça herhangi bir tespit yapılmadığı" belirtildi. Savcılık, bu nedenle gazetecilerin beyanlarına itibar etmediğini ifade etti. İddianamenin kabul edilmesi halinde, yedi gazetecinin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.
Basın Özgürlüğü Tehlikede mi?
Saraçhane'de gazetecilere açılan bu dava, Türkiye'de basın özgürlüğünün ne kadar tehlikede olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Gazetecilerin, kamuoyunu bilgilendirme görevlerini yerine getirirken bu tür baskılarla karşılaşması, demokrasinin işleyişi açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor. Basın özgürlüğünün korunması, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim için hayati öneme sahip.
- Gazetecilerin görevlerini yapmaları engelleniyor.
- Haber alma özgürlüğü kısıtlanıyor.
- Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi engelleniyor.
Saraçhane'de yaşanan bu olay, Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik artan baskıları ve gazetecilerin karşılaştığı zorlukları bir kez daha gündeme getiriyor. Gazetecilerin, kamuoyunu bilgilendirme görevlerini özgürce yerine getirebilmeleri için gerekli koşulların sağlanması, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün korunması açısından büyük önem taşıyor. Bu davanın nasıl sonuçlanacağı, Türkiye'deki basın özgürlüğü açısından önemli bir gösterge olacak.